Arabayla Balkanlar Turu 2. Bölüm: NİŞ, BELGRAD, SIRBİSTAN Gezilecek Yerler

Filibe ve Sofya'da geçen 1. Bölüm için tıklayınız...


Gezimizin Sırbistan kısmı hakkında  ufaktan endişelerimiz olsa da herşey gayet yolunda gidiyor. Sırpları anlayışlı ve oldukça yardımsever buluyoruz...

Sofya'dan yola çıkıp Bulgaristan-Sırbistan sınırına ulaşıyoruz. Pasaport kontrolü sırasında Bulgar polisi ne olduğunu bile anlayamadığımız bir sebebi bahane edip rüşvet istiyor. Uzun yıllar önce ex çekirdek ailem ile dedemin doğduğu toprakları görmek için yaptığımız Bulgaristan gezisi aklıma geliyor. Aradan 25 yıl geçmiş ama hiç bir gelişme yok! Belgelerin arasına 10 euro sıkıştırıp sınırı geçiyoruz.


400 km'lik Sofya-Belgrad yolununun ortalarına denk gelen başka bir Sırp şehri, NİŞ'te kahve ve cheesecake molası veriyoruz.



Niş, Nisava Nehri'nin her iki yakasına kurulmuş. Genel trende uygun olarak Niş'in de bir adet kalesi ve de araç trafiğine kapalı bir ana caddesi var. Diğerlerinden farklı olarak bu cadde altında boylu boyunca uzanan bir de yeraltı çarşısı var. Kale oldukça ufak tefek ama içeri doğru uzanan yeşil alan uçsuz bucaksız...



Niş'i kısaca tanıdıktan sonra tekrar yola koyuluyor, akşama doğru Belgrad'a ulaşıyoruz.  Akşam yemeğimizi şehrin tarihi kısmındaki arnavut kaldırımlı restoranlar sokağı Skadarlija'da yine canlı müzikli etnik bir restoran olan Tri Sesira'da alıyoruz.


Fırında kuzu, cevapi ve Sırp sosisi üçü de çok leziz,  kapanın elinde kalıyor:) Kontrbas da dahil beş altı farklı enstrümandan oluşan ve lokal ezgiler çalan müzik grubu tüm gece boyunca çalıyor, geceden çoook keyif alıyoruz.



Konaklamayı The Belgrad Hills Rooms and Suites'te yapıyoruz. (Oda kahvaltı toplam 45 Euro) Navigatörümüz Belgrad yollarına pek aşina olmadığı için oteli bulmakta zorlanıyoruz. Yol sorduğumuz Sırplı bir arkadaşın tam parketmişken arabadaki iki küçük çocuğu ile birlikte tekrar yola koyulup bize otelimizin önüne kadar eskortluk etmesine hem çok şaşırıyor hem de çok duygulanıyoruz. Bir oda bir salon otelimiz çok şık, seviniyoruz:)



Ertesi gün entellektüel bir aile! olduğumuz için kahvaltı öncesi ufak çapta bir satranç turnuvası ile güne başlıyoruz:)


Paris günlerimizi yad ettiren kruvasan ağırlıklı basit bir kahvaltı sonrası merkeze iniyor, scooterlarımızı kaptığımız gibi araç trafiğine kapalı alışveriş caddesi Mihailova boyunca yürüyüp Kale Megdan'a kadar uzanıyoruz.




Kalenin sonunda birden beliren Belgrad'ı tarihi ve modern kısmını birbirinden ayıran Tuna Nehri'nin manzarası muazzam...




Geri dönerken Mihailova üzerinde tanıdık bir sima Vapiano'ya rastlıyor, dördümüz iki koca Capriciossa yuvarladıktan sonra Yolcudur Abbas bağlasan durmaz diyor, Saraybosna'ya doğru yola koyuluyoruz.


Belgrad - Saraybosna arasındaki yolculuğumuz beklediğimizden zorlu geçiyor. İki başkentin birbiri ile bağlantısının büyük bir kısmı bozuk asfaltlı bir gidiş bir geliş yoldan ibaret olduğuna inanmak zor. 400 km'lik yolu 5 saat gibi bir sürede alabiliyor, özellikle Saraybosna sınırında pasaport kontrolünden geçtikten sonra karanlığa kalan son bir saatlik kısmını karlı dağlarda geçirince iyice huzursuzlanıyoruz.


Yol hiç bitmeyecek gibi gelmeye başlamışken nihayet Saraybosna’ya varıyor ve derin bir oh çekiyoruz.


SARAYBOSNA ve MOSTAR'da geçen 3. Bölüm için tıklayınız...

Etiketler: , , , , , , , , ,